Hakkımızda
Merhaba ben Burhan Cebeci. Harran Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek okulunda akademisyen olarak görev yapmaktayım. Yıllardır sağlık dersleri veriyorum, ama aynı zamanda 20 yılı aşkın bir zamandır internet üzerinden çalışmalar yapıyorum. Bildiğiniz gibi dünyada hiç bir şey aynı kalmıyor, sürekli değişiyor ve bu değişime ayak uyduramayanlar veya değişimi kabullenmeyenler maalesef kurban oluyor. Son yıllarda yaşanan en önemli değişimlerden biri yediğimiz besinlerde yaşandı, neredeyse doğal hiç bir şey kalmadı. Önce besinlerin genetiğiyle oynandı ve ortaya genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) denen gıdalar çıktı. Bir organizmanın genetiği değişse o artık mutant bir canlı olur, başka bir şeye dönüşür. GDO yetmezmiş gibi, bitkileri daha hızlı yetiştirebilmek için hormon ve kimyasal gübreler çıktı, sonra zirai ilaçlar. Bunlar da yetmezmiş gibi gıdaları uzun süre saklayabilmek için envai çeşit katkı maddeleri devreye girdi. Son 50 yılda 80 bin kimyasal hayatımıza girmiş durumda ve bunların bir kısmı gıdalarımızın içinde. Bunun sonucu olarak gıdalarımızın besin değeri inanılmaz seviyelere inerken, almamamız gereken bir çok yabancı maddeyi de vücudumuza alıyoruz. Bütün bunların neticesinde insan organizmasına doğuştan yerleştirilen iç denge bozuldu. Oysa bedenin sağlığı iç dengeye bağlı. Bir nevi iç denge= sağlık diyebiliriz. Bozulan denge bir çok hastalığı beraberinde getirdi, ne yazık ki hastalıklarda önü alınamayan bir patlama yaşandı. Elbette hastalıkların bu kadar artmasının sebebi sadece kötü beslenme değil, bir çok etken söz konusu.
Sağlıklı yaşamanın en temel sacayağı sağlıklı beslenmedir. Ancak doğal besin bulmak imkansız, organik besinler de çok pahalı ve ulaşmak zor. Bu durumda sağlıklı beslenmeye destek olarak gıda takviyesi seçeneği önümüze çıkıyor ve kim ne derse desin artık hayatımızın bir parçası olmuş durumda. Belli bir yaşa gelmiş hemen herkes en az bir gıda takviyesini denemiştir. Bir zamanlar bitkisel takviyeleri sadece attarlar satarken, şimdi neredeyse tüm eczanelerde satılır oldu, üstelik attarların sayısında da ciddi artış oldu. Ne var ki, halkın bitkisel takviyelere yanlış yaklaşımı yüzünden, gıda takviyesi konusu da çok suistimal edilen, ranta dönüşen bir sektör halini aldı. İnsanlar çaresizlik sebebiyle kim ne derse inandı. Aslında bir besin takviyesinden öte bir şey olmayan bitkisel ürünler, ticari beklentilerle hastalıkları iyileştirdiği iddiasıyla bitkisel ilaç gibi pazarlanmaya başlandı. Oysa bir şeyin ilaç olması için Türk İlaç kodeksine uygun olması gerektiği gibi, aslında bir çok ilacın etken maddelerine bakıldığında temelde bitkilerin olduğunu görmek mümkündür. Örneğin, en güçlü antibiyotiklerden olan penisilin küf mantarından elde edilen bir ilaçtır. Sadece bitkilerden üretilen ve ilaç olarak ruhsat almış ve reçeteyle satılan bir çok ilaç bulunmaktadır. Bitkisel ilaç olarak üretilenlerin dışında kalan diğer tüm bitkisel ürünler eczanede bile satılsa asla ilaç değildir, herhangi bir hastalığın tedavisinde kullanılamaz, iyileşme garantisi verilemez, sağlık beyanında bulunmak ilgili yönetmelik hükümlerince yasaklanmıştır.
Bitkisel takviyeler eksik kalan besin ihtiyacını sağlayacak sağlıklı bir gıda olarak kullanılması gerektiği için yediğimiz sıradan besinlerden çok kaliteli olması, tamamen doğal yöntemlerle üretilmesi ve kalitesinin belgelenmiş olması gerekmektedir. Süreç içerisinde gerek eczanelerden, gerekse attarlardan bir çok bitkisel ürün alarak kullandım. Ne var ki bir çok bitkisel ürünün sıradan gıdalardan bir farkının olmadığını fark ettim. Ama günün birinde karşıma Kırmızı Reshi Mantarı çıktı. Yaptığım araştırmalarda günümüzde mutlaka hayatımızda olması gereken, düzenli kullandığımızda sağlıklı beslenmemize muhteşem bir katkı yapan bu bitkiyi ömür boyunca kullanmaya karar verdim. Bu sitede Reishi mantarı ile ilgili doğru bilgilendirme adına dünya çapında yapılmış bilimsel makalelerden edindiğim bilgileri paylaşmaya gayret ediyorum.